Kurucu : Şenol Faik ÖZYAMAN
2010 Yılında Denizli /Tavas’ta kömür ocağı işletmesi olan (ismini zikretmek istemediğim) bir arkadaşımızın üretim yapmakta olduğu 1700 Kalorili % 55 nem ihtiva eden kömür ocağını çalışma alanı olarak tercih ettik; ÇED gerektirmeyen bir kömür işletmesi olması, kömürünün düşük kalorili ve yüksek nemli olması sebepleriyle, 5+5 yıl süreli ,ekonomik değeri 25.-TL/ton birim fiyatla sözleşme yaparak,2010 yılı ocak ayı itibariyle,450 ton/gün kapasiteli kömür zenginleştirme tesisini kurduk.
İşletmeye başladıktan sonra, zenginleştirerek 4200 kaloriye çıkarttığımız kömürü çevre fabrikalara 110.-TL/ton + KDV fiyatla satmaya başladık. Üretimin 4.ayında teknolojimizin özelliklerini ve üstünlüklerini anlamaya çalışmak yerine adeta “kandırıldığını” düşünen ruhsat sahibi sözleşmeye uymayarak ihtilaf çıkarttı ve fiyatı ilk etapta 40.-TL’ye yükseltti. Anlaşmazlığı büyütmemek ve çalışmalarımıza devam edebilmek adına bu durumu kabul etmemizden sonra, 1,5 yıl içerisinde fiyatı kademeli olarak yükselterek 80.-TL ye kadar çıkartınca bu defa maliyetler ile satış arasındaki fark zarara dönmeye başladı. Teknolojimizin alınması gereken raporları alabilmesi için bir müddet zararları sineye çekerek yolumuza devam ettik.
Ancak zararın büyümesi ve borç stoklarının yükselmesi bir noktadan sonra çaresiz işletmeyi tasfiye etmemize ve bu noktadaki faaliyetlerimize son vermemize sebep oldu.Bu olay ile şunu çok net anlamış olduk ki piyasa değeri 25 TL de olsa ocaktan talebiniz arttıkça fiyatların da ticari ahlaka uymayan bir şekilde üretici tarafından arttırılacaktı. Çünkü ocak sahibi sizi üretici olarak görmemekte, teknolojinin kıymetini ve üstünlüğünü idrak etmeden sizi basit bir aracı olarak görmekte ve bir şekilde satış fiyatlarının da öğrenilmesiyle adeta haksız bir kazanç elde ettiğinizi düşünmektedir. Bu çerçevede,2013 yılı sonuna doğru, bu teknolojide emekleri geçen ortaklarımızla sürekli toplantılar yaparak bu işe çözüm bulmaya çalıştık. Ortaklarımızdan olan ve ocak işletmesinde tecrübeli Cihan Cerann’a bize uygun yüksek nemli rezervi olan bir işletme ruhsatı sağlamasını talep ettik. Bu çalışmalar neticesinde 2015 yılında Çorum Osmancık İncesu köyünde 1.500.000 ton rezervi olan bir işletme tespit edildi ve 10 yıllık bir sözleşme yapılarak kömürü de kendimiz üretme noktasında önemli bir adım attık. Ocak arayışımız ile eşzamanlı olarak yatırım için gerekli finansmanı temin etmek için ortaklardan Önder Atasoy’a ait şahıs firmasıyla ,hem ticaret yaparak hem de firmanın bankalar nezdinde kredibilitesini yükseltip, büyüyen ciro ve hacmimizle 40 ton/saat kapasiteli iki yeni makinenin imalatına başladık.
2014 yılı 6.ayında Önder Atasoy’un şahıs firmasını , bu sürede edinmiş olduğu varlıklarıyla birlikte, TEKNOSC Enerji A.Ş adı altında şirketleştirerek, ana sözleşmesine ileriki tarihlerde idealimiz olan, halka açılma düşüncemizi de bir madde olarak ekleyerek yolumuza devam ettik.
Sonrasında ticari faaliyetlerimizi daha da hızlandırarak ciromuzu katlamak suretiyle ve gayrimenkullerimizi de bankaya ipotek vererek kredibilitemizi daha da arttırdık. Makinelerimizi ürettik, yatırımın %95’lik kısmını tamamladık.
11 Ağustos 2016 tarihinde ise şirketimizi, STİNGA Teknolojimizin ismini de içeren ,STİNGATÜRK ENERJİ ÜRETİM A.Ş‘ye dönüştürdük. Hedefimiz doğrultusunda bu şirketi halkın ortaklığını da içerecek şekilde düzenleyerek 1. tertip pay senetlerini bastık. Böylelikle % 5 yatırım için kalan sembolik sermaye ile halkın iştirak etmesini sağlayarak yatırımı 60 iş gününde tamamlamak üzere hareketimize devam ettik.
Halkın küçük tasarruflarını yatırıma yöneltmek ve Türkiye ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunacak sermaye birikimlerini sağlamak amacıyla halka açılmaya odaklanma fikrimiz,1977 yılında rahmetli olan ağabeyim Mehmet ÖZYAMAN’IN fikri ve idealiydi. Onun önderliğinde babam ve ailemizin büyük çalışma gayretleri ve destekleriyle kurduğumuz 1500 ortaklı Karbasan Balık Sanayi A.Ş nin Türkiye’de tek kâr eden ve %100’ü halkın iştiraki ile kurulan, bankalardan kredi kullanmadan sermaye yeterliliği içerisinde çalışan önemli bir halka açık şirket modelidir.
O dönem kurulan bir çok şirket yüksek faiz enflasyon devalüasyon gibi sebeplerle başarısız olmuş bir çoğu ise iflas ederek kapanmışlardır.Ağabeyimin vefatı ile Rize’den ayrıldım ve kendi kendime bir söz verdim; ağabeyimin bu felsefesini devam ettirmek için çok çalışacaktım ve bir gün tekrar bir fırsat yaratarak bu işe devam edecektim Bugün şükürler olsun ki böyle bir buluş bana nasip oldu ve ağabeyimin ideallerini gerçekleştirebileceğim platformlara adım atabilecek noktaya geldim.
Bu buluşumu vatanımda kullandırmak boynumun borcudur ve bunu canım pahasına da olsa yapmaya yeminliyim.
Bu duygularla 2010 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk patent müracaatımı yaptım. Bu müracaatı takiben çok kısa bir süre içerisinde, ABD’den enerji firmaları, üniversiteler ve bunlara bağlı birtakım kuruluşlar ilk etapta elektronik posta ile bana ulaşmaya başladılar. Bu başvuruları cevapsız bıraktım.Sonrasında ise Kaya gazı konusunda dünyaca bilinen bir enerji firması bünyelerinde çalışan bir Türk vatandaşı aracılığı ile tarafıma ulaştılar. Maillerine cevap vermediğim için bu mailleri görmediğim kanaati ile bu yolu seçtiklerini bildirdiler. Başvurumun konusu olan EMİSYONSUZ YANMA SAĞLAYAN TEKNOLOJİM ile ilgili birlikte çalışmayı teklif ettiler; kendilerine cevaben çalışmak isteyeceğimi ancak ilk etapta bu buluşumu ülkemde hayata geçirip öncelikle kendi milletime faydalı olmak istediğimi belirttim, bu aşamayı hayata geçirdikten sonra tabii ki dünya halklarının da istifadesi için kendileri ile işbirliği yapabileceğimi de ayrıca ifade ettim.Bu gelen olumlu tepki ve talepler beni ABD’den sonra 133 ülkede daha patent müracaatlarımı başlatmama önayak oldu.
Bu noktada söylemeden geçemeyeceğim bir vaka gelişti. Bana müracaat edenlere “önce ülkem” dediğimde aldığım cevap şu oldu: “Sen bu teknolojiyi ülkende anlatamazsın, mevcut bürokrasiyi geçemezsin, gel bu işi ABD’de başlatalım ondan sonra ülkende anlatman bir ihtimal daha kolay olur”…
Bunun üzerine o dönem Başbakan olan ve aynı zamanda hemşerim olan Sn Recep Tayyip Erdoğan’a 80 sayfalık bir rapor ile ulaşmaya çalıştım. Bu dosyalar şahsen kendisine ulaştırıldı mı net olarak bilmem mümkün değil ancak Başbakanlık Enerji Bakanlığı’na ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bu bakanlıklar da TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri) ve EÜAŞ’da (Elektrik Üretim AŞ) incelenmek üzere dosyaları tevdi ettiler. Bu gelişmeleri de tarafıma bildirdiler.
Takriben bir sene sonra ilk geri dönüş TKİ’den oldu. İşletmenin AR-GE Daire Başkanı ,Konya Ilgın kömür işletmesi ile Seyitömer kömür işletmeleri Laboratuvarları ekipleri ile inceleme yapmak üzere Denizli işletmemize geldiler; yaptıkları çalışmalar neticesinde, raporumuzda belirttiğimiz hususları, %100 teyit eder nitelikte raporlarını düzenleyerek ayrıldılar.
TÜBİTAK Raporu (Gebze Yüksek teknoloji nano bölümü raporudur
Eşzamanlı olarak Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Nano Teknoloji Bölümünden de gelerek aynı şekilde rapor verdiler; yani bir anlamda tezlerimizi doğruladılar. Diğer birçok kuruluş da bu teknolojinin ülkemiz için çok önemli olduğunu ve bu alanda duyulan ihtiyaçlara ciddi çözümler üretebilecek devrim niteliğinde bir buluş olduğunu beyan ettiler.
Kısa sürelerde sahip çıkacaklarını heyecanla ifade ederek ayrıldılar.
Bu gelişmeler üzerinden yaklaşık dört yıl geçti; herhangi bir olumlu dönüş veya sözü edilen çalışma vaatlerinde bir gelişme olmadı. Devletten para desteği talebimiz olmadı, sadece bazı alanlarda çalışma alanı tahsisleri olabilirdi ve kısa sürede bir çok çözüme gebe bu teknolojimiz ile kendimizi kanıtlar ve ülkemize faydalı olabilmek için çalışmalarımıza devam edebilirdik. Bu noktada ,bırakın desteği sanki bazı köstekler oluştuğu kanaatim oldukça üst düzeydedir. Zamanı geldiğinde bunları da kamuoyu ile paylaşacağım.
Türkiye’de bu işe zemin oluşturmak için gayret ederken ABD den sürekli aranmaktayım. Ramazan Bayramıydı, Amerika’da bulunan şirketimin CEO’su beni arayarak Florida Üniversitesi ’den bir profesörün benimle görüşmek istediğini ve kendisiyle telekonferans zemininde görüştürmek istediğini söyledi. Kabul ettim; profesör hatta alındı; Bu projenin aynı zamanda bir DÜNYA BARIŞI PROJESİ olacağını , kendisinin patent başvurum üzerinden konuyu incelediğini ve çok etkilendiğini, mutlaka birlikte devam etmemiz gerektiği konusunda ısrarcı yaklaşımlarını dinledim. Bölgesel organik yakıtların emisyonsuz olarak yakılabilmesi konusunun devrim niteliğinde olduğunu ve bu durumun ülkeler arası enerji bağımlılıklarını minimize edeceğinin altını çizdik. Böyle bir buluşun yüzlerce sektörde kullanılacağını ve bölgesel yeterlilikleri üst düzeye çıkaracak daha müreffeh iş koşulları ve yaşam kolaylıkları sağlayacak yine bu anlamda dünya üzerinde var olan enerji savaşlarına son verecek nitelikte olduğunun karşılıklı defalarca altını çizdik. Profesör aynı görüşmede örnek olarak Edison’u verdi. Elektriği bulduğunda bugünkü dünyadaki inanılmaz kullanımını öngöremezdi sadece bir yenilik yapmıştı ama yıllar sonra biz onun kıymetini çok daha iyi anlıyoruz!
Bu noktada yanmayı bulan biz değiliz ancak organik yakıtları mevcut yanma teknolojisi ile atmosfere verdiği aşırı emisyondan dolayı yaşam kaynağımız olan havayı nasıl kirlettiğini biliyoruz. Dünyada organik yakıtlardan enerji üretimi yasaklanıyor ve Kyoto protokolüyle daha yüksek maliyeti olan temiz enerji Doğal gaz vb. yakıtlara geçilmesi ile alarm durumundayız. Bunların rezervleri 50 yıl; dünyanın ömrü ise 50 yıldan fazla. Farklı temiz enerji kaynağı olan güneş ,hidrojen gibi yakıtlar ile yatırım ve enerji maliyeti yüksek olan teknolojilere geçilmesi uzun yıllar alacak. Bu durumda dünyada rezervi çok yüksek olan organik yakıtların çevreye duyarlı, dünyayı kirletmeyen emisyonsuz yanmayı sağlayan “büyük yeniliğin buluş basamağı “ olarak gerçekleştirdiğimiz teknolojimizin diğer teknolojiler gibi uzun yıllar almadan mevcut teknolojilerden kısa bir sürede geçiş yapılarak daha faydalı ve kurtarıcı olabileceğini, diğer teknolojilerin geliştirilmesinin daha uzun zaman alacağını Amerikalı bilim adam çok içten bir şekilde beyan ve hatta itiraf etti. Bu durum beni fazlasıyla etkiledi sevindirdi ve duygulandırdı.
Patente ve ABD deki şirket çalışmalırıma dedemin lakabı olan Stinga adı ile müracaat etmiştim. Şirket 2010 yılında kuruldu. Devamında ve hemen Utah Üniversitesinde sertifikasyon çalışmaları ve AR- GE için Utah Eyaleti Devlet fonundan destek alıp sertifikasyon çalışmalarına başlandı; daha da hızlandırmak için çok yüksek paralar teklif ettiler ancak ben kabul etmedim. Kabul etmem halinde buluşuma Türkiye adına sahip çıkamayacağımı biliyordum ve israrla reddettim. Stinga firmam 5 yıldır faaliyette ve kendi belirlediğim , teslimiyetçiliği asla kabul etmediğim çerçevede, taraflarla sürekli görüşerek, sertifikasyon çalışmalarımı yürütmekteyim.
ABD’deki STİNGA şirketimizin Florida ticaret odası kaydını gösteren link
Tabiidir ki onları da yanıltmam veya yolda bırakmam asla söz konusu değil; Türkiye’de bu işi hayata geçirdikten sonra ABD’ye gideceğim ve bu buluşu Dünya halkları ile paylaşabilmek adına onlarla akademik çalışmalarıma devam edeceğim.
Söylemeden bitiremeyeceğim; kırgınlığım şundan kaynaklanmaktadır; Ülkemde yıllardır bu buluşu tanıtmak anlatmak için devlet kademelerinde harcadığım zaman emek ve yaşadığım hayal kırıklıkları bir yana , medeni dünyanın Amerika’sı patent için kurumlarına müracaat ettiğimin 4.gününde benimle temasa geçip ülkelerine çekmek için ellerinden geleni yaptılar. Bugün de bağları kopartmadan takiplerine sabırla devam ediyorlar. Herhâlde zirvelere bu şekilde çıkılıyor…
Netice itibariyle ben ülkemin Cumhurbaşkanı gibi ,yılmak nedir bilmeyen, ülkesi için canını bile verecek kadar vatansever bir Karadenizliyim , bir Laz’ım… 15 Temmuz günü halkımız nasıl canı pahasına ülkesini savunduysa ben de ülkemin bekası için projemi gerekirse canım pahasına savunmaya devam edeceğim.. Bütün engellemelere ve küçük hesaplara ve hesapçılarına inat bu işi önce ülkemde yapacağım! Bu noktada kendime ve halkıma olan inancım TAM’dır!
Saygılarımla.
1958 Rize/ Fındıklı, Çağlayan köyünde dünyaya geldim; Büyük dedem Stinga Faik’in torunuyum.
Evli ve bir çocuk babasıyım. Rahmetli dedem ve babam benim yaratıcı fikirlerime her zaman maddi ve manevi destek olmuşlardır. Küçük yaşta olmama rağmen ilkokulda bile tasarladığım projeleri tüm güçleri ile destekleyerek temelimi ve özgüven duygumu güçlendirdikleri için kendilerine son derece müteşekkirim.
Ayrıca özgüvenimin temelini atan dedem ve babamdan sonra, evlilik hayatım ile birlikte bu özgüvenimin devamını sağlayan eşim ve sevgili kızım da kelimelerle ifade edilemeyecek düzeyde canı gönülden beni destekleyerek bu zor yolda arkamda, yanımda duran, zaman zaman yaptığım hatalar da dahi beni bana karşı savunmak iradesini ortaya koyan güçlü ailemin fertlerine sonsuz minnet ve şükranlarımı bu vesileyle beyan etmek isterim.
Yine bu vesileyle ticari hayatımda bana inanan beni bugüne kadar koşulsuz desteklemiş olan kader ortaklarıma da sonsuz teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Bu satırlarda isimlerini zikretmediğim bu 17 dostuma bu mücadelenin isimsiz kahramanları olarak hep minnettar olacağım.
Bugüne kadar toplam 23 önemli buluş gerçekleştirdim, yalnız buluşlarımın 2 tanesini patentledim.18 senede toplam belgeli harcadığım 13.000.000 $ ‘dır (on üç milyon dolar) Diğer 21 buluşumu da patentleyip endüstriyel olarak ekonomiye kazandırmak için bahsi geçen iki projem, Ticari hale gelen projemin gelirlerinden elde edeceğim güç ile AR-GE’lerine devam edip ülkemize kazandırmak için çalışacağım.
● 1972 yılında ortaokul öğrencisiyken yaz tatilinde Trabzon çimento fabrikasında teknik ressam olarak çalışan amcamın çalışma odasında gördüğüm bir kitapta türbin teknik çizimleri ile ilgilendim. Bu okuduklarım ve amcamın teknik bilgilerinden yararlanarak köyümüzdeki derenin üzerindeki değirmenin yanında dizel jeneratörden çıkma 500 devir / dakika ile dönen Skoda marka bir 54 kw alternatör ile ürettiğimiz bir türbin ve buna bağlı bir kayış vasıtasıyla alternatörü döndürerek Elektrik üretmeye başladım; bu vesileyle gaz lambasıyla aydınlatılan cami ve köyün tüm evlerinin aydınlatılmasını sağladım.
Bu olayı takiben çok kısa bir süre içerisindeTEK (Türkiye elektrik kurumu)köye bedava elektrik vermemizin yasalara aykırı olduğu iddiasıyla bu dağıtımı engelledi. Bu durumda camii de dahil dağıtımı kesmek zorunda kaldık. Yine de geceleri kendi ürettiğimiz elektriği gündüzleri ise TEK’in sağladığı elektriği kullanarak yolumuza devam ettik.2002 yılına kadar bu durum böyle devam etti. Sonrasında değişen yasalar ile serbestleşen enerji sektörüne paralel kendi üretimimizi kullanmaya halihazırda devam ediyoruz.
● Rahmetli Babamın işi olan Ormandan Kereste ve Odun istihsali ile ilgili bir proje ürettim.Kerestelerin nakliyeleri ve dağıtımları ile ilgili bir teleferik hattı kurarak o güne kadar bölgede hiç yapılmamış bir işi başardım; 6 ayda tamamlanan bir işi kurmuş olduğum sistem ile 1 aya düşürerek 5 aylık süreyi büyük bir tasarrufa döndürmüş oldum, Babamla yapmış olduğum ticari anlaşmaya göre bu 5 aylık maliyet farkının 3,5 aylık kısmını kendisinden tahsil ederek bu para ile Almanya’ya gittim ; burada ilgili olduğum konular hakkında bir çok araştırma ve çalışma yapma şansına eriştim. 3 aylık bu çalışmalarımı tamamladıktan sonra elde ettiğim ekstra karlar ile bir permi ve bir araba satın alarak memleketime geri döndüm.
● 1976-77 yıllarında ağabeyimin üniversite yıllarında araştırmasını yaptığı halka açık çok ortaklı halka açık modelini bana 1974 yılında yaz tatilinde maden işletme yüksek muhendisi olarak çalıştığı Karadeniz bakır işletmesi Murgul ‘da bana anlatmaya başlamıştı; liseyi bitirdiğimde üniversite sınavını kazanmış olmama rağmen devam etmeyip hayat üniversitesinde okumayı tercih etmiştim.
Ağabeyim Mehmet ÖZYAMAN ‘ın Karadeniz Balık Sanayi A.Ş olarak kurduğu balık unu ve yağı üretecek halka açık şirketin faliyetlerinde finansman organizatörü olarak görev aldım; birlikte hatta amcamın ve teyzemin oğulları ile birlikte ailelerimizin de desteği ile ülkemizde ve Avrupa'daki Türk işçilerimizin de katılımıyla 1.500 ortak kayıt ederek her bir ortaktan 5.000 Mark alarak 7.500.000 Mark sermaye ile fabrikayı kurduk, açılışını da rahmetli Turgut ÖZAL ‘ın yapmasıyla ilk sene % 25 kâr ederek ortaklarına kâr payı dağıtan tek halka açık şirket olma unvanını kazandık;bu şirket hala faaliyetlerine devam etmektedir.
Sonrasında ağabeyimi trafik kazasında kaybettik.Büyük emeklerle kurduğumuz bu işten ve memleketim Karadeniz’den ayrıldım; çünkü onun kurduğu bu eseri onun yokluğu ile devam ettirmek bana acı vermeye başlamıştı.
● İstanbul ‘a gelerek ticaret hayatıma devam ettim;1980 yılında ailemle beraber makinelerini benim tasarlayıp ürettiğim Türkiye’deki ilk mermer fayans fabrikasını kurdum. Uşak ili Selvioğlu köyünde diyagonal çizgili süt beyaz mermer ocağını da çalıştırarak yurt dışına mermer ihracatı yapmaya başladım,bu işlerim 1988 yılına kadar sürdü.
● 1989 yılında İstanbul’ da hava kirliliği maksimum seviyeye geldiğinde dönemin hükümeti İstanbul kömürlerinin % 55 nem ihtiva etmesi ve düşük kalorili olmalarından dolayı hava kirliliğini temizlemek için karar alarak kaliteli kömür olan Soma, Tunçbilek, Zonguldak Kömürlerinin kullanılmasını zorunlu hale getirdi. Bunun üzerine ben de Soma’dan 1000 tonluk gemiler le İzmir Dikili limanından kömürü Zeytinburnu iskelesine getirerek ve depoda manüel olarak torbalayarak tüpgaz bayileri vasıtası ile torbalı Kömür pazarlayarak ticaretime devam ettim. Soma kömürlerine olan yoğun talep üzerine farklı sıkıntılar yaşanmaya başlanmasını takiben bu defa hükümet ithal kömür getirmek için yeni yasal düzenlemelere yöneldi.
Bu geçen 5 yıllık sürede ilk tespitimiz şuydu;kömürün her çeşitsinin renginin siyah olmasından dolayı tüketici kaliteli kömurü ayırt edemiyordu.Buna önlem olarak kömürlerin sınıflandırılarak torbalanması konusunu gündeme getirdik, İstanbul belediyesi ve Çevre Bakanlığı ile çalışmalar yaparak kömürlerin torbaya konulması için karar aldırarak Kömürün torbalı satışını zorunlu hale getirttik.Bu sefer de torbalama makineleri Kömür için üretilmediği için yem paketleme makineleri kullanılmaya başlandı;torbalara koyulan kömürlerin eksi 3 kg gibi dolum hatasından dolayı tüketicilerin zarara girdiğini ve kandırıldığını farkettim.
Bu defa Bandırma’da Kömüre uygun artı eksi 100 gr. hata marjı ile çalışan Kömür torbalama makinesi icat ederek piyasada çok daha kötü benzerlerinin üçte biri fiyatına satmaya başladım ve yüksek üretim kapasitemle uzun bir müddet piyasadan gelen bütün talepleri başarı ile karşıladım.
● Kömür ithalatı ve pazarlama dönemimde karşılaştığım ikinci sorun ise mevcut kazan teknolojilerinde kaliteli Kömür dahi kullanılsa hava kirliliğinin önüne geçilememesiydi,bu sorunun ise kazan yanma verimlerinden kaynaklandığını tespit ettim.Bunun üzerine AR-GE yapmaya başladım.Kazan yanma verimini iyileştirmek için 1998 de emisyonsuz yanmayı sağlayan buluşu gerçekleştirdim; AR-GE ye devam ettim geliştirmek için ve sonuca 2010 yılında patent müracaatı ile koruma altına alarak bugünlere ulaştım.
● 1999 yılında Gölcük depreminde yaşanan faciada binaların yıkılma sebebinin kumdan kaynaklandığını tespit ettim,hepsinin kolonlarının tabliyeye birleştiği yerden keserek yıkılmış olduklarını gördüm.Beton kolonlara dokunulduğunda vibrasyon yaparak boşlukların oluşmama sını sağlamak gerekiyordu.Bunun uzerine dağ kumlarını araştırdım çünkü kum ihtiyacı beton santralleri ihtiyaçlarını, deniz kumlu midye kabukları ihtiva ettiği içinde ayni problem var.2002 de dağ kumlar ini iyleştirme yıkama projesini geliştirdim, mevcut kum yikama makineleri en iyi yıkayan yüzde on sekiz mil oranına indirebiliyordu, geliştirdiğim kum yıkama makinesi ile yüzde sıfıra kadar mil oranını indirmeyi uç yılda başardım ve Çatalca 3000 ton gün kapasiteli kum yıkama işletmesi kurarak piyasadaki milli kumun fiyatı 3 TL iken 6 TL den satmaya başladık. İski’nin su havzasındaki kum ocaklarini kapatması ile işletmeyi tasviye etmek zorunda kaldım(2007)
● 2008 yılından sonra ise diğer ticaret ler den yavaş yavaş çekilerek Kömür sektörüne ticari olarak ağirlik vermek suretiyle Stinga teknolojime yoğunlaşarak endüstriyel çalışmaları hızlandırdım.
- SOMA TERMİK SANTRALİNİN İNCELENDİĞİ STİNGA HEYETİNİN ZİYARETİ
● Yukarıda bahsettiğim özgeçmişimde geçen yıllar içinde edindiğimiz tecrübe ile Çorum Osmancık İncesu Köyü STINGATÜRK ENERJİ ÜRETİM A.Ş Şirketimizin birinci hedefi olan yatırımımızı 31/12/2016 tarihine kadar tamamlayıp üç ayda yatırımı amorte ettiğini şeffaf bir şekilde geçici vergi beyannamemizi de web sayfamıza koyarak STİNGA Milli Türk Teknolojimizin kat be kat karlılığını, Şirketimizden ortaklık pay senedini alan ortaklarımıza göstermeyi hedefliyoruz.
Şirketimizden ortaklık pay senedini alan hissedarlarımıza 2017 Nisan ayı içinde açacakları banka hesaplarına yatırdıkları ortaklık sermayelerini üç ayda aldıklarını gormelerini sağlayıp, Şirket sermayesini 6.000.000 TL . ödenmiş sermayeyi Ticaret sicile tesçil edilmiş olacağından Şirketimizin asıl hedefi olan 2600 kişininde ortaklık pay senedini ( hisse senedi ) halkın ortak olmalarını sağlayıp, bir ay sonra kar payını banka hesaplarına her ay surekli 7 yıl boyunca almalarını sağlamayı taahhüt ediyoruz.
Bu süreçte Şirketimizin ortak sayısının toplamda 3000 kişiye ulaşması ile firmamızın %50 hissesi halka açılmış olacaktır.
İş bu Şirketimiz ana sozleşmesi gereği sermaye artırımı yapamaz, ortaklarından sermaye artırımı için yeniden sermaye koymalarını isteyemez, ayrıca B gurubu hamiline ,( 1000 TL ) ( 500 TL ) pay senedi alan ortaklarımız Türk ticaret kanununa gore Şirket zararlarından mesul değildir. Şirket ana sozleşmesinde mucbir bir sebepten şirketin her hangi bir sebepten kapatılması, fes edilmesi durumunda ilk once B gurubu hamiline ( 1000 TL ) ( 500 TL ) pay senedi ile ortak olanlar koydukları sermayelerini alacak , kalan kısmını kurucu ortaklar alacaklardır.Burada halkın yatırdıkları semayelerini tam olarak geri almalarını garanti eden Şirket ana sözleşmesi mevcuttur.
Milli Türk STİNGA Teknolojimizi halka mal etmek halkımızın da ülkemizde ki mucitlerin buluşlarının bu derece önemli olduğunu vurgularken hem Stinga teknolojisine hemde diğer Türk mucitlerinde buluşlarına sahip çıkmalarını sağlarken, buluşlarımıza halkımızın sahip çıkmasıyla yurt dışına kaçmasını önlemiş olacağız. Maalesef ülkemizdeki beyin göçünü daha durduramadık, bizim süper beyinlerimize başka ülkeler sahip çıkarak kendi Ülkelerinin menfaatlerine kullanıyorlar.
İnşallah umut ediyorum ki halkımızın da bu doğruları görüp hem Ülkemizin kalkınmasını teknolojilerimize ve süper beyinlerimize sahip çıkarak Ülkemizde kalmasını, Ülkemizin kalkınmasına katkıda bulundukları gibi yeni halka açık çok ortaklı Şirket modeli olan STİNGATÜRK ENERJİ ÜRETİM A.Ş nin başarışını görerek 78 milyon vatandaşımızın günde 1 TL lık tasarrufla her gün 78 milyon TL lik yatırım ( Fabrika )yapabilir haline gelebilecek Halka açık çok ortaklı kredi kullanmadan halkımızı günde bir TL. tasarruf ettiren halka açık Şirket modelini destekleyerek çok daha hızlı kalkınma modeli ile Ülkemizin kalkınmasını hep birlikte el ele gerçekleştirmemiz umuduyla saygılarımı sunarım.
Şenol Faik ÖZYAMAN.